1. civilization ile total war serilerini toplamış, üzerine de bu toplamadan kaynaklanan sinerjiyi ekleyerek bir heroes of might and magic iii gibi bir red alert 2 gibi "yıllar geçse de oynanacak oyunlar" listesine adını yazdırmış oyun.

    ekonomiyi toparlaması ayrı sorun, yeterli miktarda askere sahip olmayınca diplomatik olarak da çok seveniniz yoksa komşularınızın size savaş açması ayrı sorun. manpower kavramı yüzünden ne kadar büyük ordunuz olursa olsun savaştan savaşa koşamıyorsunuz, adam kaynağınız olmadığı için yıllarca orduların toparlanmasını bekliyorsunuz. dahası ordularınız savaşmasa dahi dağlık bölgelerde ve zor hava koşullarında kayıp veriyorlar ki mesela anadolu için kışın erzurum'da ordu bulundurmak ya da gürcistan seferine çıkmak intihar gibi olduğundan orduları samsun'a çekerek bahar gelmesini bekliyor; savaşırken ilk başta kışı geçirebileceğiniz liman şehirlerini işgal edecek bir plan üzerinde çalışıyorsunuz.
    yeri geliyor ordusunu bırakmadığınız devletle "overextension" sorunu yaşamamak için (bu size karşı askeri koalisyonlar kurulmasına yol açıyor) masaya oturup en stratejik 3-4 şehrini alarak dünya devletleri tarafından bu tutumunuz sindirilene kadar beklemek zorunda kalıyorsunz.

    ilk başta dinamikleri zor diye -ve en azından resmi tarihine en hakim olduğum devlet olması sebebiyle- osmanlıyı seçtim ve tarih dersinde bize söylenen "tarihi o günkü koşullarla yargılayın" ifadesini kendime şiar edinerek oynamaya başladım. osmanlıya göre farkım karamanoğulları'nı kukla devletim haline dönüştürerek memlükler ile arama tampon olarak koymak ve avrupa'da karışıklık çıkmadığı sürece macaristan'dan öteye geçmemek oldu. bu sırada balkanları türk ve müslüman yaparak bir isyan riskini azaltırken müferreh bir ekonomiye sahip olabilmek için yatırımlar yaptım. ekonomim geliştikçe polonya başta olmak üzere komşularımdaki isyankarları destekleyerek nefes aldırmadım, bavyera ile müttefik olarak batı komşularımdan bana yönelik bir saldırı olması ihtimalini -ikimizin arasında kalmaları sebebiyle azalttım-. protestanlık yayılmaya başladığında zaten ara ara katolik-protestan savaşları çıkıyor; vatikan ile de dost olduğumdan o savaşlarda etkin bir şekilde rol alarak hali hazırda bir sürü devlet ile savaşan ülkelerin topraklarından benim için önemli olanları çok küçük ordularla işgal edip savaşın sonunda kendi bünyeme kattım. tunus ile müttefik olup sayelerinde diplomatik kriz yaşamadan -zira aragorn ile savaşıyorlardı- sicilya'yı alıp, ispanya ile savaşıp memlükleri de köşeye sıkıştırdım. evet, bir heves insan amerika'ya gitmek istiyor ama hindistan'da da vaktinde ingiliz sömürgesi olduğunu unutmayın; orta asya yolunu tersten kat ederek ciddi ekonomik kazanç sağlayabiliyorsunuz.

    topraklarınızdaki isyanları da sürekli göz önünde bulundurun, bir yerde isyan çıktığında ve bastırırken çok kayıp verdiğinizde diğer yerler de burayı takip edebiliyor.

    misyonerlerin çalışma hızları da civilization gibi ışık hızında değil, hatta total war hızında dahi değil, bir bölgenin dinini değiştirmek yıllar alabiliyor ve elinizde -halife iseniz- iki adet misyoner oluyor. ancak halife olduğunuzda mesela tunus gelip de "kafir catherina ile savaşıyoruz, ya halife bize yardım et" diyerek halifeliği bırakmak veya ispanya ile savaşmak arasında bir seçim yapmanızı zorlayabiliyor.